Doğum günü pastanızdaki mumların sayısı arttıkça değiştirmeniz gereken bazı beslenme alışkanlıklarından haberiniz var mı? Mumların sayısı otuzu geçtiğinde görmeniz gereken bir mesaj var ancak yakından bakarsanız anlarsınız ama dikkat kirpiklerinizi yakmayın :) onun yerine biz size anlatalım.
Vücut metabolizmanız 30'a bastığınızda yavaşlamaya başlar. Kilolar eskisi kadar kolay eriyip gitmemeye başlar. Osteoporozu bir yaşlılık hastalığı olarak düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir; 30 yaşında başlar.
Çocuğunuz olsun ya da daha yeni ailenizi kuruyor olabilirsiniz ancak 30 la birlikte hem kadında hem de erkekte üreme kalitesi düşmeye başlar.
Sizi çok üzmeden yemeğin yaşlanma sürecinin önemli bir parçası olduğunu hatırlatmak isteriz. Unutmayın ne yersek biz oyuz. Doğru beslenme alışkanlıklarıyla vücut saatinizi şaşırtabilir ve yaşlanma hızınızı yavaşlatabilirsiniz. Peki hangi yiyecekler bizi yaşlandırır?
Listede neler olduğuna inanmayacaksınız ama önce size ünlü model Yazemeenah Rossi’den bahsetmek istiyoruz. 60 yaşında ve halen çok seksi. Halen aranan bir model. Genç görünümünü ve sağlığını tamamen organik beslenmesine ve "asla yemem" dediklerine borçlu. Neleri asla yemediğini merak mı ediyorsunuz; hazır gıda, şarküteri, donmuş ve mikrodalgada pişirilmiş gıda.
Aşırı şeker, kısırlığa katkıda bulunabilecek insülin direncine yol açar. Şeker, kırışıklıkların artmasını sağlarken cilt sarkmasını da hızlandırır.
Unutmayın, şeker hemen hemen her işlenmiş yiyeceğin içinde vardır. Ama… o zaman tatlandırıcı kullanırım diyebilirsiniz değil mi? Tekrar düşünün!
Yapay tatlandırıcılar kanser ile ilişkilidir. Kullanımı ile vücudumuz zayıf insülin tepkisi verir ve bu yüksek glukoz seviyelerine yol açabilir. Bu durumsa yağların depolanmasına, metabolik sendroma, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalığa katkıda bulunur.
Alkol aldıktan sonraki gün büyük bir ihtimalle karbonhidrat ve şeker arzusu içinde bulursunuz kendinizi.
Kahveye de ihtiyacınız olabilir. Bu da kötü olamaz diyorsanız, okumaya devam!
Kafein yüzünden kaliteli bir uykudan mahrum kaldığınızda ise bu güzelliğinizi de etkileyecektir. Tıpkı alkol gibi, çok fazla kafein alırsanız vücudunuz size "karbonhidrat ye!" komutları yollamaya başlar. Bu komutlar siz kahve içtikçe tekrarlanacak ve kilolar üst üste dizilecektir. Sizi bilmem ama benim tercihim bir bardak çay olacaktır.
Uzay mekiği ve bazı gazlı içeceklerin ortak noktası ne? Her ikisi de bromlu bitkisel yağ (BVO) içerir. BVO hafıza kaybına, sinir problemlerine ve iç iltihaplanmaya neden olabilir. Tiroid veya doğurganlık endişeleriniz varsa BVO'yu hayatınızda istemezsiniz. Bence hayatınız boyunca bundan uzak durmanız en doğrusu 30 yaşını beklemenize gerek yok!!!
İşin garip tarafı bu yağ genellikle meyve sularında, şişelenmiş pek çok soft içecekte kullanılıyor. Avrupa ve Japonya BVO kullanımını yasakladılar ancak Amerika'da halen %8 ppm oranında kullanılıyor.
"Kafeini ve alkolü kestim ama 30 yaşında da olsa bu vücudun da beslenmeye ihtiyacı var, bir sandviç yemem lazım!" diyorsanız maalesef size "okumaya devam edin" demem gerekiyor.
En güzel sandviçleri hazırladığınız ekmeklerle vedalaşmanız gerekiyor. 30 lu yaşlardaki vücudunuz daha iyisini hak ediyor. Maalesef beyaz un kara listede.
Niçin kara listede olduğunu anlatalım; vücudunuz beyaz unu gözle kaş arasında hemen glikoza dönüştürür, glikoz da çok kolay bir şekilde yağ olarak depolanır. Beyaz un ağartılmıştır, lif gibi tüm faydalı şeylerden arındırılmıştır. Beyaz una kıyasla kepekli tahıllar daha yavaş sindirilir ve daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur.
Alışamam dediğiniz tahıllı ekmeğin tadını belki biraz sevmeye uğraşırsınız çünkü o sizin sağlığınız için çalışan bir dost.
30 yaş sonrasında vücudunuzu yol arkadaşınız olarak kabul edin, ona iyi bakmanız lazım ki zorda kaldığınızda o da sizi taşısın; margarinle vedalaşın! Kalp sağlığınız için vermeniz gereken çok önemli bir karar olacaktır. Margarinle yapıldığını düşündüğünüz her şeyden uzaklaşın.
Erkekler içinse sadece kalp sağlığı değil ayrıca sperm kalitesini de etkilemektedir. Bu tip yağlar hormon düzensizliğine sebep olmalarının yanı sıra hafıza ve beyin fonksiyonlarını da azaltabilirler. Az miktar tereyağıyla yetinmeyi deneyin. beyniniz ve eklemleriniz size teşekkür edecek!
Şarküteri gıdalarda sodyum (tuzu sonra konuşacağız!) ve doymuş yağlar oldukça fazladır. Yukarıda yazdığımız gibi doymuş yağlardan uzak durursanız kalbiniz saat gibi tıklamaya devam edecektir, kilo probleminiz de olmayacaktır.
Ayrıca eğer kurtulamadığınız migren ataklarından şikayet ediyorsanız şarküteri ürünlerin migren ataklarını sıklaştırdığını öğrenince eminim artık o reyona uğramazsınız. İsterseniz hangi gıdaların migren ataklarına sebep olduğunu buradan okuyabilirsiniz.
Herkesin tuza ihtiyacı var ama çok fazla tuza ihtiyacı yok. Sodyum kan basıncını ve felç riskini arttırır.
Tuz gıdaların tadını iyileştirdiği için tüm konserve ve işlenmiş yiyeceklerde çok miktarda kullanılır. Etiketleri okuyun ve her şeyde ne kadar çok tuz bulunduğuna şok olun!
Tuzu azalttığınızda vücudunuzun iyotsuz kalmaması için mutlaka doktorunuzla konuşarak iyot takviyesi almayı değerlendirin.
Kolay ve hızlı bir kahve malzemesi olarak kullanılıyor genellikle ancak kahve kreması sizin için berbat bir şey. Kahve kreması o güzel beyaz rengi titanyum dioksitten alıyor; güneş kermelerinde kullanılan titanyum dioksit ve farelerde karaciğer ve doku hasarına neden olan titanyum dioksit.
Kremalar trans yağlardan yapılır. Trans yağlar kalp, eklemler, beyin fonksiyonları ve hormonlar üzerinde büyük hasara sebep olurlar. Artık bir kaç damla süt kullanmayı tercih edersiniz diye düşünüyorum.
Konserve yiyecekler BPA ile doludur. BPA ise hormonal dengesizliklere, kansere, kısırlığa ve kilo alımına neden olur.
Hazırlanan yemekler genellikle daha az lif içerdiğinden hızlı bir şekilde sindirirler. Lezzet artırmak için MSG ekleniyor bu sizin iştahınızı daha da arttıracaktır.
Soya sosu fermente soyadan yapılır. Soya kronik iltihaplanma ve tiroid dengesizliğiyle yakın ilişkildir. Ayrıca MSG oranı çok yüksektir.
Soya, meme kanseri hücrelerini ve hafıza problemlerini uyarabilir. Soya bazı insanlarda baş ağrılarına sebep olabilir.
Bilim hala soyanın güvenilirliğini araştırırken soya kullanımınızı sınırlamak akıllıca olacaktır.
Bir bitki büyürken toprak ve sudaki besin maddelerini kullanır, besinlerin nereden geldiğini umursamaz ve yaşamı için gereken görevi yerine getirir ve ulaşabildiği besinleri kullanır. Kimyasal gübreleme ve hormon takviyeleriyle çiftçilerin hasadı yüksek olur ve bu ürün masamıza geldiğinde bunlarla vücudumuzu besleriz. Bitki büyüyebilmiştir, çiftçi bol mahsül almıştır peki ya biz; pek çok kimyasal içeren bir sebzeyle vücudumuzu beslemişizdir.
Yiyecekler vücudumuzun yakıtıdır ve 30 yaş ve üzerindeki vücudumuz için artık kaliteli yakıta ihtiyacımız var. Vücudunuzu neyle beslediğinize dair bilinçli bir seçimler yapın; yaşınız ilerledikçe halen sağlıklı bir kalbe, dik duran bir iskelete, ağrımayan eklemlere, pürüzsüz bir cilde sahip olabilirsiniz. Bunu sizin tercihleriniz belirleyecek.
Vücudunuzun güçlü kalması için aşırı tuz, şeker, beyaz un, alkol ve kısmen hidrojene bitkisel yağlardan kaçının. Sağlıkla kalın.
Vücut metabolizmanız 30'a bastığınızda yavaşlamaya başlar. Kilolar eskisi kadar kolay eriyip gitmemeye başlar. Osteoporozu bir yaşlılık hastalığı olarak düşünüyorsanız yanılıyorsunuz demektir; 30 yaşında başlar.
Çocuğunuz olsun ya da daha yeni ailenizi kuruyor olabilirsiniz ancak 30 la birlikte hem kadında hem de erkekte üreme kalitesi düşmeye başlar.
Sizi çok üzmeden yemeğin yaşlanma sürecinin önemli bir parçası olduğunu hatırlatmak isteriz. Unutmayın ne yersek biz oyuz. Doğru beslenme alışkanlıklarıyla vücut saatinizi şaşırtabilir ve yaşlanma hızınızı yavaşlatabilirsiniz. Peki hangi yiyecekler bizi yaşlandırır?
Listede neler olduğuna inanmayacaksınız ama önce size ünlü model Yazemeenah Rossi’den bahsetmek istiyoruz. 60 yaşında ve halen çok seksi. Halen aranan bir model. Genç görünümünü ve sağlığını tamamen organik beslenmesine ve "asla yemem" dediklerine borçlu. Neleri asla yemediğini merak mı ediyorsunuz; hazır gıda, şarküteri, donmuş ve mikrodalgada pişirilmiş gıda.
1. Şeker
Amerikalılar şekerle yaşıyorlar, çoğu her yıl 66 kilo şeker tüketiyor! Metabolizma yavaşladıkça aynı oranda şeker işlemesi de yavaşlar. Vücudunuz tüm bu kalorileri kalçanız, karnınız ve diğer yağ saklama alanlarınızda biriktirir.Aşırı şeker, kısırlığa katkıda bulunabilecek insülin direncine yol açar. Şeker, kırışıklıkların artmasını sağlarken cilt sarkmasını da hızlandırır.
Unutmayın, şeker hemen hemen her işlenmiş yiyeceğin içinde vardır. Ama… o zaman tatlandırıcı kullanırım diyebilirsiniz değil mi? Tekrar düşünün!
2. Yapay Tatlandırıcılar
Yapay tatlandırıcılar, kalori sağlamadıkları için vücudumuzu şaşırtırlar ve vücudumuz bu kez açlığı düzenleyemez.Yapay tatlandırıcılar kanser ile ilişkilidir. Kullanımı ile vücudumuz zayıf insülin tepkisi verir ve bu yüksek glukoz seviyelerine yol açabilir. Bu durumsa yağların depolanmasına, metabolik sendroma, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalığa katkıda bulunur.
3. Alkol
Alkol kalori bombasıdır. 30 yaş ve üzerindeki bedeniniz yavaşlayan metabolizma hızı sebebiyle o kalorileri yakamadığından göbekte yağlanma başlar bu da insulin seviyelerini yükseltir ve vücudunuz taşlı bir yolda yürümeye başlar, vücudunuz için artık hayat zorlaşır.Alkol aldıktan sonraki gün büyük bir ihtimalle karbonhidrat ve şeker arzusu içinde bulursunuz kendinizi.
Kahveye de ihtiyacınız olabilir. Bu da kötü olamaz diyorsanız, okumaya devam!
4. Kafein
Sevilen içeceklerin başında gelen kahve veya koladaki tüm ekstra şeker ve kimyasalların yanı sıra baş rolde kafein vardır; kafein uykumuza hükmeder.Kafein yüzünden kaliteli bir uykudan mahrum kaldığınızda ise bu güzelliğinizi de etkileyecektir. Tıpkı alkol gibi, çok fazla kafein alırsanız vücudunuz size "karbonhidrat ye!" komutları yollamaya başlar. Bu komutlar siz kahve içtikçe tekrarlanacak ve kilolar üst üste dizilecektir. Sizi bilmem ama benim tercihim bir bardak çay olacaktır.
5. Bromlu Bitkisel Yağ
Uzay mekiği ve bazı gazlı içeceklerin ortak noktası ne? Her ikisi de bromlu bitkisel yağ (BVO) içerir. BVO hafıza kaybına, sinir problemlerine ve iç iltihaplanmaya neden olabilir. Tiroid veya doğurganlık endişeleriniz varsa BVO'yu hayatınızda istemezsiniz. Bence hayatınız boyunca bundan uzak durmanız en doğrusu 30 yaşını beklemenize gerek yok!!!
İşin garip tarafı bu yağ genellikle meyve sularında, şişelenmiş pek çok soft içecekte kullanılıyor. Avrupa ve Japonya BVO kullanımını yasakladılar ancak Amerika'da halen %8 ppm oranında kullanılıyor.
"Kafeini ve alkolü kestim ama 30 yaşında da olsa bu vücudun da beslenmeye ihtiyacı var, bir sandviç yemem lazım!" diyorsanız maalesef size "okumaya devam edin" demem gerekiyor.
6. Beyaz un
En güzel sandviçleri hazırladığınız ekmeklerle vedalaşmanız gerekiyor. 30 lu yaşlardaki vücudunuz daha iyisini hak ediyor. Maalesef beyaz un kara listede.
Niçin kara listede olduğunu anlatalım; vücudunuz beyaz unu gözle kaş arasında hemen glikoza dönüştürür, glikoz da çok kolay bir şekilde yağ olarak depolanır. Beyaz un ağartılmıştır, lif gibi tüm faydalı şeylerden arındırılmıştır. Beyaz una kıyasla kepekli tahıllar daha yavaş sindirilir ve daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olur.
Alışamam dediğiniz tahıllı ekmeğin tadını belki biraz sevmeye uğraşırsınız çünkü o sizin sağlığınız için çalışan bir dost.
7. Kısmen Hidrojene Yağlar ve Trans Yağlar (Margarinler)
30 yaş sonrasında vücudunuzu yol arkadaşınız olarak kabul edin, ona iyi bakmanız lazım ki zorda kaldığınızda o da sizi taşısın; margarinle vedalaşın! Kalp sağlığınız için vermeniz gereken çok önemli bir karar olacaktır. Margarinle yapıldığını düşündüğünüz her şeyden uzaklaşın.
Erkekler içinse sadece kalp sağlığı değil ayrıca sperm kalitesini de etkilemektedir. Bu tip yağlar hormon düzensizliğine sebep olmalarının yanı sıra hafıza ve beyin fonksiyonlarını da azaltabilirler. Az miktar tereyağıyla yetinmeyi deneyin. beyniniz ve eklemleriniz size teşekkür edecek!
8. İşlenmiş Etler
Artık şarküteri reyonuna vizeniz iptal oldu "Niçin?" demeyin yaşınız tutmuyor da o yüzden :) Nitratlar işlenmiş etlerin daha iştah açıcı görünmesine yardımcı olur. Ancak, nitratlar vücudunuzda kansere sebep olan kimyasallardır. Nitrat ile işlenmiş etlerden kaçının - hatta organik nitratdan da kaçının.Şarküteri gıdalarda sodyum (tuzu sonra konuşacağız!) ve doymuş yağlar oldukça fazladır. Yukarıda yazdığımız gibi doymuş yağlardan uzak durursanız kalbiniz saat gibi tıklamaya devam edecektir, kilo probleminiz de olmayacaktır.
Ayrıca eğer kurtulamadığınız migren ataklarından şikayet ediyorsanız şarküteri ürünlerin migren ataklarını sıklaştırdığını öğrenince eminim artık o reyona uğramazsınız. İsterseniz hangi gıdaların migren ataklarına sebep olduğunu buradan okuyabilirsiniz.
9. Tuz
Herkesin tuza ihtiyacı var ama çok fazla tuza ihtiyacı yok. Sodyum kan basıncını ve felç riskini arttırır.
Tuz gıdaların tadını iyileştirdiği için tüm konserve ve işlenmiş yiyeceklerde çok miktarda kullanılır. Etiketleri okuyun ve her şeyde ne kadar çok tuz bulunduğuna şok olun!
Tuzu azalttığınızda vücudunuzun iyotsuz kalmaması için mutlaka doktorunuzla konuşarak iyot takviyesi almayı değerlendirin.
10. Kahve Kreması
Kolay ve hızlı bir kahve malzemesi olarak kullanılıyor genellikle ancak kahve kreması sizin için berbat bir şey. Kahve kreması o güzel beyaz rengi titanyum dioksitten alıyor; güneş kermelerinde kullanılan titanyum dioksit ve farelerde karaciğer ve doku hasarına neden olan titanyum dioksit.
Kremalar trans yağlardan yapılır. Trans yağlar kalp, eklemler, beyin fonksiyonları ve hormonlar üzerinde büyük hasara sebep olurlar. Artık bir kaç damla süt kullanmayı tercih edersiniz diye düşünüyorum.
11. Konserveler ve Hazır Gıdalar
Hazırlanan yemekler genellikle daha az lif içerdiğinden hızlı bir şekilde sindirirler. Lezzet artırmak için MSG ekleniyor bu sizin iştahınızı daha da arttıracaktır.
12. Çeşniler
Mayonez, ketçap, soya sosu ve diğer benzer çeşniler, vücudumuza zarar veren pek çok katkı maddesi içerirler.Soya sosu fermente soyadan yapılır. Soya kronik iltihaplanma ve tiroid dengesizliğiyle yakın ilişkildir. Ayrıca MSG oranı çok yüksektir.
13. Soya
Soya fasulyesi pek çok farklı yöntemle farklı besin malzemelerine dönüşebilmesi sebebiyle büyük bir buluş olarak kabul edilmişti. Özellikle vejetaryen beslenmesinde protein açığını kapatan bir eleman olarak popüler oldu. Soya fasulyesi gerçekten sağlıklıdır da sorun, hemen hemen her şeyde bulunan soya yağları ve dolgu maddesidir. Bir süre için soya mucize bir yemek gibiydi, ancak araştırmaların devamında bazı şüpheler oluştu.Soya, meme kanseri hücrelerini ve hafıza problemlerini uyarabilir. Soya bazı insanlarda baş ağrılarına sebep olabilir.
Bilim hala soyanın güvenilirliğini araştırırken soya kullanımınızı sınırlamak akıllıca olacaktır.
14. Organik Olmayan Ürün
Bu tartışmalı bir hipotez ama düşünmeye değer.Bir bitki büyürken toprak ve sudaki besin maddelerini kullanır, besinlerin nereden geldiğini umursamaz ve yaşamı için gereken görevi yerine getirir ve ulaşabildiği besinleri kullanır. Kimyasal gübreleme ve hormon takviyeleriyle çiftçilerin hasadı yüksek olur ve bu ürün masamıza geldiğinde bunlarla vücudumuzu besleriz. Bitki büyüyebilmiştir, çiftçi bol mahsül almıştır peki ya biz; pek çok kimyasal içeren bir sebzeyle vücudumuzu beslemişizdir.
Sonuç
Yiyecekler vücudumuzun yakıtıdır ve 30 yaş ve üzerindeki vücudumuz için artık kaliteli yakıta ihtiyacımız var. Vücudunuzu neyle beslediğinize dair bilinçli bir seçimler yapın; yaşınız ilerledikçe halen sağlıklı bir kalbe, dik duran bir iskelete, ağrımayan eklemlere, pürüzsüz bir cilde sahip olabilirsiniz. Bunu sizin tercihleriniz belirleyecek.
Vücudunuzun güçlü kalması için aşırı tuz, şeker, beyaz un, alkol ve kısmen hidrojene bitkisel yağlardan kaçının. Sağlıkla kalın.
Yediklerimiz kadar uyguladığımız doğru cilt bakımı yöntemleri de çok önemli. Cilt bakımının sadece krem sürmekten ibaret olmadığını umarım biliyorsunuzdur. Yazımızda uygulamanızı şiddetle önerdiğim 4 altın kural cildinizin elastin ve kolajen üretimini arttırmak için çok önemli.
0 Comments:
Post a Comment