Sırtta Çıkan Sivilceler Evde Nasıl Tedavi Edilir?

Sırt ve Vücutta çıkan sivilceler nasıl tedavi edilir?

Sırtta çıkan sivilceler genellikle akne sivilceleri olduğu için acı vericidirler. Kıyafetler bile acı verir, hatta oturduğunuzda sırtınızı dayamak bile bir işkence olabilir. Zaten sırtta çıkan sivilceler neredeyse çıban kadar büyük olabilirler ama yine de çıban değillerdir. Yaz aylarında acının üzerine bir de estetik kaygılar eklenir. Anlayacağınız vücut sivilceleri de tıpkı yüzde çıkan sivilceler gibi başa beladır.

picture source

Eğer yağlı bir cildiniz varsa ve yüzünüzde akneler sıklıkla çıkıyorsa sırt sivilcelerine de yatkınsınız demektir. Tıpkı yüz gözenekleri derin temizlenmezse sivilce çıkması gibi sırtınızı da derin temizlemeniz gerekir çünkü aktif yağ bezleri ölü deri hücreleri veya (sebum) yağ tarafından tıkandığında bakteriler ürer ve akne veya sivilceye neden olur.

Sırtınızda acı veren sivilceler varken sırtınızı sakın keselemeyin çünkü bu işlem daha çok sivilce çıkmasına sebep olur. Öncelikle sivilceleri azaltabilmek için aşağıdaki önerileri deneyin. Sivilceleriniz bittiğinde ise ya uzun saplı bir sırt fırçası edinin yada sırtınıza en azından haftada bir peeling yapması için birinden yardım isteyin.

Deniz tuzu ile sırt sivilcelerinden kurtulun

Doğal Deniz Tuzu sırt sivilcelerine karşı yaygın olarak kullanılır. Deniz tuzunun içinde bulunan sayısız mineral ile cildin sebum üretimi dengelenir ve cildin yağı dengelenir, akneye sebep olan bakterileri önleyici bir eleman olarak çalışır. 

Sırt sivilceleri için deniz tuzu nasıl kullanılır?

• 2-3 bardak deniz tuzu
• Bir küvet dolusu sıcak su - kendinizi haşlamayın içine girebildiğiniz sıcaklık yeterli, tuz kolaylıkla eriyecektir.

Deniz tuzunu banyo küvetinin içine dökün. Küvetin içine girerek 20-30 dakika bekleyin. Kullanımdan ötürü cildinizin yağlı olmayan bölgelerinde cildiniz kuruyabilir, banyo sonrasında nemlendirici kullanabilirsiniz. Bir iki hafta içinde Eğer cildiniz bu ilaca cevap verirse bir hafta içinde sırtınızdaki sivilcelerin yok olduğunu göreceksiniz.

Ayrıca bu yöntemi uygulayacak küvetiniz yok ise, deniz tuzu karıştırılmış suyu bir spreyin içine koyarak günde iki kere sırtınıza püskürtebilirsiniz. Ancak akneler fazla ve büyüklerse kesinlikle tuz banyosu yapmanızı öneriyoruz. 

Yulaf Ezmesi ile Sırt Sivilcelerinden Kurtulun

Yulaf ezmesi cildinizdeki fazla yağı emer ve sivilce tedavisine yardımcı olabilir. Antioksidan ve antienflamatuar özellikleri  cildi tedavi eder ve ölü cilt hücrelerini atmamıza yardımcı olur. Yulaf ayrıca doğal temizleyiciler olan, saponinler adı verilen bileşikleri içerir. Bu saponinler sayesinde gözenekleri tıkayan kir ve yağı temizler.

Yulaf ezmesi iltihabı azalttığı ve akneye neden olan bakterileri öldürdüğü söylenen çinko içerir. Ayrıca ciltteki akneleri tetikleyebilecek fazla yağı da emmeye yardımcı olur.

Yulaf Ezmesi her tip cilde uygundur, cildi yıpratmayan ancak yine de nazikçe peeling yapmamızı sağlayan bir elemandır. 

• 3 yemek kaşığı sade yulaf ezmesi
• Bir çorap veya pamuklu kumaş

Yulaf ezmesini iyice ezin yada iki üç saniye rondoda çekin. Çorap veya tülbent yerleştireceğiniz ezilmiş yulaf ezmelerini banyo suyunuzun içine atın. Çorabı ya da bezi sıkarak banyo suyunun içine yulaf özünün geçmesini sağlayın. 20 dakika boyunca yulaf banyosunda dinlenmenize bakın. Bu uygulama sayesinde sadece vücudunuzdaki sivilcelerden kurtulmayacak ayrıca yumuşacık bir cilde de sahip olacaksınız.

Sırt Sivilceleri için Ev yapımı yulaf ezmesi – bal maskesi

Yulaf ezmesi banyosu fikrinden hoşlanmayanlar, bal ve yulaf ezmesi karıştırarak hazırlanan yulaf ezmesi maskesini de deneyebilirler. Maskenin içindeki yulaf fazla yağı ve kiri temizlerken bal da ilave olarak antibakteriyel ve iltihap giderici olarak çalışarak sırt sivilceleri için çok ideal bir tedavi sunar. Balın en önemli özelliklerinden olan nemi tutması da cildinizin nem kaybetmemesini sağlayacaktır.

picture source

• Sade yulaf ezmesi – 3 yemek kaşığı
• Bal  – 2 veya 3 yemek kaşığı
• Su-   karışımı lapa kıvamına getirecek kadar

Bir kaseye koyduğunuz yulaf ezmesinin üzerine az miktarda kaynar su dökün. Suyu emerek şişen ve yumuşayan yulaf ezmesine balı ekleyerek soğumaya bırakın. Arada karıştırmaya devam edin, yulaflar hala sert görünüyorsa biraz daha sıcak su ekleyin. 

Hazırladığınız lapa kıvamındaki maskeyi sırtınızdaki sivilceleri kapayacak şekilde uygulatın. İsterseniz bulaşmaması için streç film sarabilirsiniz yada en pratiği makas yardımıyla hazırlayacağınız büyükçe bir poşetten kendinize bir tshirt yapın. En az 20 dakika maske cildinizde kalsın. Ilık duşla vücudunuzu temizleyebilirsiniz. 

Sırt sivilcelerine elma sirkesi ile tedavi

Elma sirkesi içindeki maddeler ile cildinizin PH dengesini ayarlayarak sivilce oluşumunu engeller. Aynı zamanda antibakteriyel ve iltihap karşıtı özellikleri ile sırt sivilcelerinde başarılı sonuçlar vermektedir. 

Bir fincan elma sirkesine bir fincan suyu karıştırarak bir sprey şişesine koyun. Gece yatmadan önce sırta püskürtüp sabah duş alabilirsiniz. Ayrıca bir su bardağına karıştırdığınız 1 kaşık elma sirkesini her gün iki kere içebilirsiniz. 

Taze Nane Yaprağıyla Sırt Sivilce Tedavisi

Taze nane yaprakları doğal ağrı kesici ve iltihap giderici etki yapan mentol içerir. Bu özelliği ile ağrıyı hafifletmesinin yanında sivilcenin şişliğini de alarak acıyı hafifletmenize yardımcı olur.

Bir avuç dolusu taze nane yaprağını bir havanda ezin. Elde edeceğiniz yeşil macunu sırtta ağrılı sivilce olan bölgeye sürün. Burada 10-15 dakika bekletin. Suyla durulayın. Günde 2 -3 kez bu kür uygulanabilir.

Sırt Sivilcesini Çay Ağacı Yağı ile Tedavi Edin

Çay Ağacı yağı (Tea Tree Oil), Avustralya’da Malaleuca alterniffolia ismi verilen ağacın yapraklarından elde ediliyor. Anti bakteriyel ve anti mikrobiyal özelliklere sahiptir. Çay ağacı yağının sadece sivilcelerde değil inatçı küflerde bile mutlak bir çözüm olduğunu biliyor muydunuz? İlgili yazımızı buradan okuyabilirsiniz. 

• 2-3 çay kaşığı çay ağacı yağı
• 1 su bardağı su

Suyun içine çay ağacı yağını ekleyin. Pamuk yardımı ile sivilcelerin üzerine uygulayın. Bu karışım cilde günde 2 -3 kez uygulanabilir. Aynı zamanda yatmadan önce uygulayarak etki süresini uzatabilirsiniz. Hazırladığınız karışımı kapaklı temiz bir şişede veya kavanozda saklayabilirsiniz. Kullanmadığını bir şişeye koyarak saklayabilirsiniz.

Çay ağacı yağını sadece suyla seyrelterek kullanmak gerekiyor, doğru oran 5 ml çay ağacı yağına 95 ml suya karıştırılmalıdır. Doğrudan cilde uygulamak ciltte tahriş, kızarıklık, yanma, kabarma ve aşırı kurumaya neden olabilir.

Sırt Sivilcesine Tarçınlı Bal Maskesi

Tarçın güçlü bir bakteri savaşçısıdır. Hem ağızdan hem de cilde sürüldüğünde bir çok enfeksiyonla savaşır. Bal ile uygulandığında daha da güçlü etki eder.

Bir çay kaşığı toz tarçın, iki yemek kaşığı balı, yarım çay kaşığı taze limon suyu ile karıştırın. Bu macun kıvamındaki karışımı sırt sivilcelerine uygulayın. 15-20 dakika sonra ılık suyla yıkayabilirsiniz.

Sırt Sivilceleri için Kabartma Tozu 

Kabartma tozu baz ve asit özelliği ile bakterilerin sivilce üretmesine engel olur. Cildinize mükemmel PH değeri kazanmasına yardımcı olacak bu tarifle ölü hücrelerden de kurtulabilirsiniz.

Sırt sivilcelerine kabartma tozu  nasıl uygulanır? 

• 1 yemek kaşığı kabartma tozu
• Macun kıvamına gelmesini sağlayacak kadar su

Macun elde etmek için azar azar kabartma tozu ile suyu karıştırın. Sivilcelerinize bunu uygulayın. 10-15 dakika bekledikten sonra su ile yıkayabilirsiniz. Bir müddet kullandıktan sonra sivilce çevresinde kuruma olabilir bu sebeple uygulama ardından bir nemlendirici kullanmanızı öneririz.

Sırt Sivilceleri için Yatıştırıcı Aloe Vera

Bu tarifimizde etkiyi arttırabilmek için Aloe Vera bitkisinin yaprakları kullanılmalı. Kullanacağınız bitkinin çiçek açma olgunluğuna gelerek çiçeklenmiş olması önemlidir. Kullandığınız anda üzerinde çiçek olmayabilir ancak ergen çiçek olduğundan emin olun aksi takdirde fayda görmeyebilirsiniz.

Hazırlanışı: Aloe vera yaprağı parça parça kesilerek açılır. İçindeki jel bir kaşık yardımıyla sıyırarak alınır. Yatıştırıcı rahatlatma etkisi için anında çıkan jeli sırtınızdaki acı veren sivilcelerin üstüne sürün. Günde 3-4 kez uygulayabilirsiniz.  Eğer taze aloe vera bulamıyorsanız aloe vera özütü de kullanabilirsiniz.

Sırt Sivilcelerine Karanfil Yağı 

Karanfil yağı ağrı kesici, iltihap giderici, anestezik ve antibakteriyel özellikleri ile sırt sivilcesi için pek çok açıdan tedaviyi sağlayarken, acıyı da hafifletecektir. 

Karanfil yağı da tıpkı çay ağacı yağı gibi doğrudan cilde sürülerek uygulanmamalıdır. Doğrudan karanfil yağını cilde sürmek ciltte tahriş hatta yanma yapar. Suyla seyreltmek yerine Karanfil yağında taşıyıcı yağ kullanılır.  

1 çay kaşığı karanfil yağını, 10 çay kaşığı taşıyıcı yağ ile karıştırın. Taşıyıcı yağlara örnek olarak zeytinyağı, badem ya da üzüm çekirdeği yağı olabilir. Bu karışım pamukla sadece sivilcelerin üstüne sürülmelidir.

Yukarıdaki tarifler sivilce probleminizi hızla çözmenize yardımcı olacaktır ancak kalıcı çözüm için beslenmenizi gözden geçirip daha az kızartma, daha az baharat, daha az gazlı içecek ve daha çok meyve, daha çok salata, daha çok su içerek karaciğerimizi temizlememiz olduğunu da unutmayın.

#sırtsivilceleri #sırtveomuzağrılısivilce #ağrılıvücutsivilceleri

kaynak

kaynak 2

Bu yazılar da ilginizi çekebilir;

Eğer siz de bilinçsizce para konularında endişe duyuyor ve yeterince paranız olmadığını düşünüyorsanız ekonomik durumunuzu belirleyen enerjileri bir üst kademeye çıkarmaya cüzdanınızla başlayabilirsiniz.

Gerçekten şaşırtıcı derecede basit bir kaç değişimle cüzdanınıza Feng Shui değişimi yaparak daha fazla parayı cüzdanınıza çekebilirsiniz.

1. Kaliteyi Yükseltin

Geri dönüşüm ve yeniden kullanım hayattaki önceliklerim arasında ilk sıralarda, pek çok seçimimi karbon ayak izimi azaltacak şekilde yapıyorum. Fakat konu cüzdana gelince gerçekten cüzdanların göz çarpıcı olması gerekiyor. Kendinizi iyi hissettirecek kadar çarpıcı olması gerekiyor - çünkü size hissettirdiği duygu tam olarak sizin için getireceği enerji demektir. 

Eğer çantanız eskimiş, dikişi sökülmüş, bir tarafındaki fermuar bozuksa ona hiç de saygı duymuyorsunuz demektir bu da paraya saygı duymadığınız anlamını taşır. Sakın yırtık, delik, eskimiş ve çeşitli şekillerde yıpranmış bir cüzdan kullanmayın çünkü bu size harcadıklarınızı hatırlatacaktır. Bunun yerine sizin yeni kazanç ihtimallerini düşünerek bu enerjiyi çekmeniz gerekiyor.

2. Fişler

Evet bazı gerekli durumlar için fişleri tutmanız gerekiyor fakat iki hafta önce aldığınız kahvenin fişini tutmanız gerçekten gerekli mi? Yada kasabın fişini gerçekten üç ay daha tutmalı mısınız? Hiç bir işinize yaramayacak fişlerden kurtulun. Onlar "harcanmış para" enerjisine sahipler ve halen cüzdanınızda tutmanız size borç olarak geri dönebilir.

3. Aile Resimleri

Çoğu tanıdığım artık resimlerini telefonlarında tutuyor bence çok da iyi yapıyorlar. Cüzdanınız sizin finansal sağlığınızı temsil ediyor, aileniz için yaptığınız şeylere devam edebilirsiniz ama cüzdanınızdan resimleri çıkartın. Zaten aklınızda yığınla karışıklık varken enerjileri daha da karıştırmanın size faydası dokunmaz. Sizin parayı kendinize çekmeye odaklanmanız lazım, bırakın aile resimleri telefonda olsun. Zaten parayı kendinize çekmeye onlar için uğraşıyorsunuz değil mi?

4. Gereksizler

Eski kartvizitlerden kurtulun, otobüste ağzınızdan çıkardığınız sakızın sarılı olduğu kağıdı atın. Karışıklıklarla dolu bir cüzdan karışıklıklarla dolu kazanç demektir. Tüm uğraşınız cüzdanınızın paranın içine dolabileceği düzenli ve sakin bir yer olmasını sağlamak. 

5. Kredi Kartları

Kredi kartları da tıpkı eski fişler gibi borç demektir. Gerçekten sizin olmayan ödünç alınmış paradır. Eğer cüzdanınızda 10 tane kredi kartı varsa paranız geliş hızından daha hızlı gidiyordur çünkü yetişemezsiniz. Kredi kartlarınızı üçe indirin, en fazla üç! 

Eğer size kendinizi iyi ve güçlü hissettiren bir kredi kartınız veya Club kartınız varsa onu cüzdanınızda taşıyın, kullanmanız şart değil.

6. Şükret

Sahip olduğun her şeye şükret, sahip olduklarına saygı göster. Sahip olduklarınıza saygı duymazsanız karşılığında ne bekleyebilirsiniz ki? Mali sıkıntılarla boğuşan bir tanıdığım haftada 2 - 3 kez cüzdanını kaybediyordu; finansal durumunu temsil eden cüzdanına sahip olamayarak evrene verdiği mesaj sizce ne olabilir? Artık siz de biliyorsunuz. Unutmayın ne verirseniz geri aldığınız da o olacaktır. 

7. Kristaller

Para kristalleri taşıyın. Aventurin, Kalsit, Zümrüt, Yeşim, Peridot, Staurolite, Malakit ve Yeşil Turmalinin bolluğu çekmeye yardımcı olduğu söylenir. Cüzdanınıza yerleştirmeden önce onları bolluk getirmeleri niyetiyle güneşte şarj edin.

8. Renkler

Sizinle konuşan bir renk seçin, ancak seçiminizi yapmadan önce bilmenizde fayda var kırmızı, mor ve yeşil, servetle ilgili oldukça hayırlı renklerdir. Renklerin hepsinin enerjik bir havası vardır, bu nedenle para sıkıntısı yaşıyorsanız, mali sağlığınızı olumlu enerjilerle düzeltecek bir renk kullanın.

9. Beyanlar

Zaten öyle olduğunuzu vurgulayan soru beyanları yazarak cüzdanınızda bulundurun."Neden benim param bu kadar bereketli?", "Nasıl bu kadar bol para kazanabiliyorum?" Beyan dilinizi bir soruya dönüştürdüğünüzde evrenin yazdığınız koşulu yerine getirmekten başka yapacağı bir şey kalmaz.

Söyleyin bakalım iddia ettiğim kadar kolay değil mi bu değişiklikleri yapmak. Haydi ne duruyorsunuz cüzdanınızdan çöpleri boşaltın, yenisini yarın alırsınız.

SOURCE

Bunlar da ilginizi çekebilir;

15 Dakikada Feng Shui

Para ve Bolluk için 10 Feng Shui Uygulaması

Evinizde 1 Bardak Tuzlu Su Bulundurmanın Faydaları

Genel sağlığımızı koruyarak ve diğer pek çok faydası sayesinde yaşlanmayı geciktiren mucize takviye olarak bildiğimiz Omega-3 yağı şimdi başka bir faydası sebebiyle internette fırtına gibi esiyor! 

Balık yağıyla cilt bakımı yapılır mı? Balık yağıyla yapılan cilt bakımının etkileri nelerdir? 

Cildinize Omega-3 Yağı Sürerek 

Mucizenizi Gerçekleştirebilirsiniz!

Hangimiz kırışıklıklarından ve cilt sarkmasından kurtulmak istemez ki? Yaşlandıkça cildiniz incelir, kurur ve kendini hasarlardan koruma yeteneğini kaybeder.

Cildiniz zayıfladığında, kir, kirlilik, stres ve diğer çevresel faktörlere karşı savunmasız kalır. Bunlar da yüzünüzdeki kırışıklıkların ve çizgilerin sorumlusudur. 

1. Kolajen Kaybıyla Savaşır Balık yağı cildin yaşlanma sürecini geciktirir. Balık yağında bulunan iki tip omega-3 yağ asidinden biri Eikosapentaenoik asit yani EPA'dır. 2005 yılında yapılan bir çalışma, EPA'nın ciltte kollajeni parçalayan UV kaynaklı enzimlerin üretimini engellemeye yardımcı olduğunu buldu. Kolajen ciltte ve diğer dokularda en bol bulunan proteindir. Ölü cilt hücrelerinin değiştirilmesiyle birlikte cilde güç ve esneklik kazandırmaktan sorumludur.

2. Cilt kuruluğundan kurtulun
Balık yağı, cildin nemlenmesini ve iyi beslenmesini sağlayan cildin doğal yağ içeriğinin üretilmesine yardımcı olur. Balık yağındaki yağ asitleri cildinizi içeriden nemlendirir. Cildiniz yeterince nemlendiğinde, cilt kuruyana kadar iyileşerek sağlıklı, pürüzsüz ve parlak bir cilt sağlar.

3. Cilt Pigmentasyonu İçin Çok İyidir
Cilt pigmentasyonu; hiperpigmentasyon veya hipopigmentasyon olarak görülür. Bazılarında koyu renk lekeler oluşurken bazılarında ise soluk lekeler bulunur. Genel pigment sağlığı, yeterli miktarda vitamin alımıyla tedavi edilebilir. Balık yağı, melanin üretimini nötralize etmeye yardımcı olan omega-3 yağ asitlerini içerir.

Şimdi gelelim omega-3 yağını yüzümüze nasıl uygulayacağımıza, uygularken nelere dikkat edip, neler bekleyeceğimize. Bu yüzden aşağıda sizinle gerçek bir tecrübeyi paylaşıyorum. İngiliz gazetesi Daily Mail yazarlarından Clare Goldwin'in 1 aylık omega-3 tecrübesini eminim siz de zevkle okuyacaksınız.

Picture Source 

Çok sayıda beslenme uzmanı, güzellik editörü ve internetteki anne forumlarına göre, omega-3 yağı dünyanın en iyi korunan güzellik sırrı. 

40 yaşındaki Clare makalesi için 1 aylık omega-3 macerasına başladığında her zaman kullandığı Lancôme gece ve gündüz nemlendiricisine veda etmiş. Ay boyunca sabah ve akşam temiz cildine 1 kapsül omega-3 yağı uygularken, günde 1 kapsül de yemekle birlikte omega-3 almış. 

Uygulamaya başlamadan önce de bağımsız bir görüş oluşturabilmesi açısından bir güzellik merkezinde Visia cilt taraması yaptırmış. Bu cihaz kırışıklıkları, güneşin yarattığı etkileri, gözenek genişlemelerini ve kızarıklıkları ölçebiliyor. Clare'in ilk sonuçları aşırı güneş lekeleri ve ortalamanın altında cilt tonu ancak yaşına göre az kırışıklık ve ince çizgi oluşumu olarak raporlanmış. 

Clare'in kaleminden;
Kapsüller sihirli zerreleri gibi, kokusuz görünüyor ancak kapsülü delerek yağı açığa çıkardığınızda bunun bir balıktan geldiğini hissedebiliyorsunuz.

Sıktığınızda çıkan yağ dokunması hoş bir his yaratıyor -hafif, ipeksi- ve cilde kolayca masajla yedirebiliyorsunuz. Cildimi vıcık vıcık yağlı yapmadı ancak masaja devam ederken kendimi gerçek bir balıkla ovalıyormuşum gibi hissettim.

Koku gerçekten orada ve gerçek; bir ay boyunca bu deneyi tamamlayabilir miyim bilemiyorum? Yastığım bile balık yağı kokmaya başladı. Cildimdeki değişimi gözlemek de zor oldu, ilk günler hiç bir değişim yoktu. Beşinci gün yanaklarım kızarmaya başladı bunun Omega-3'de bulunan A vitaminine bağladım.

Bazı yaşlanma karşıtı ürünler, A vitamini türevlerini, ciltte hücre dönüşümünü desteklediği için kimyasal bir soyma gibi kullanır ve böylece çizgilerin silinmesine yardımcı olur. A vitamininin daha güçlü, reçeteye dayanıklı formülasyonları bazen ilk birkaç hafta kızarıklığa ve kuruluğa neden olur.

Başladıktan 1 hafta sonra insanlar cildimin "ışıldadığını" söylemeye başladı. Neyse ki kimse kokudan bahsetmedi.

Bazı günler cildimin daha iyi durduğunu düşünürken, bazı günler çok kötü göründüğünü düşündüm; kızarıklıklar ve genişlemiş gözenekler hatta hiç sivilce problemi yaşamayan biri olarak burnumun kenarında bir sivilce bile çıktı. 

Kokuya bir türlü alışamadım ve yiyeceklerden bile soğudum. Ancak, kademeli olarak, son hafta yaklaşırken, cildim mucizevi bir şekilde sakinleşti ve - yağı uygularken nefesimi tuttuğum sürece - kokuya da alıştım. 

Kullanım sırasında kapsülü iğne yerine cımbızla delmenin daha iyi olduğunu fark ettim  çünkü delik daha büyük oluyor ve böylece bir seferde daha fazla sıkabiliyorsunuz. Ayrıca, bir kapsül ile iki uygulama yapılabildiğini de belirtmeliyim. 

İnsanlar bir anda cildimin ne kadar iyi göründüğünü söylemeye başladılar. Aylardır görmediğim ve yaptığım denemeden haberi olmayan arkadaşlarımla öğle yemeğine gittiğimde, hepsi ne kadar genç göründüğümü söylediler.

Evde ise hikaye farklı. Eşim Sam, başlangıçta kokuyu zar zor fark ettiğini söylerken zamanla kokuya daha duyarlı hale geldi. Bir akşam bir öpücük için bana yaklaştığında "kesinlikle balık yağı" dedi. Bu durumda omega-3 yağının afrodizyak olmadığını söyleyebilirim. 

1 Ay boyunca yağı yüzüme uygularken, günde bir kapsül de yemekle birlikte almaya devam ettim. Omega-3 yağı takviyesinin genel sağlık ve zindelik için faydalarını buradan okuyabilirsiniz.

Fakat herhangi bir fark yarattı mı gerçekten? Visia makinesine geri döndüm. İnanılmaz bir şekilde, övgülerin aslında bir temeli olduğunu gördüm: ikinci taramada, omega-3 yağının hem cilt tonumu önemli ölçüde geliştirdiğini hem de gözlerimin etrafındaki ince çizgileri ve kırışıklıkları azalttığını gördüm. Yüzümün sol tarafında, diğer tarafa göre iyi olan cildimin dokusu değişmedi, ancak düzensiz cilt tonum çarpıcı biçimde gelişti.

Burnumun etrafında hafif bir kızarıklık var ama gözlerimin etrafındaki çizgiler azaldı, çoğu çizgi daha az yoğun görünüyor ya da tamamen kayboldu. Dermatolog Dr.Nicolas yüzümden dört veya beş yılın silindiğini tahmin ediyor.

Şaşırtıcı bir şekilde, yüzümün sağ tarafındaki sonuçlar o kadar etkileyici değil. Dr.Nicolas bunun sebebinin solak olmamdan ötürü sağ tarafa yeterince iyi masaj yaparak yağı yedirememiş olmama bağladı. Buradan kaşık ile yüz masajı yazımıza ulaşabilir ve doğru, eşit masaj yöntemine göz atabilirsiniz.

Peki neden Omega-3 yağı uygulamam işe yaradı? Kozmetik dermatolog Dr Sam Bunting, bu çalışmanın sonuçlarını omega-3 yağ asitlerinin cildin bariyer işlevini güçlendirirken, dokuyu iyileştirmesine ve UV'nin zararlı etkilerinden korumasına bağlıyor. 

Ağız yoluyla aldığım omega-3 kapsülünün de sonuçları kesinlikle etkilediğini düşünüyor çünkü zaten omega-3 takviyesinin cardiovascular faydalarının yanı sıra hücre yenilenmesini desteklediği için cilt nemini ve sıkılığı, dolgunluğu artırmak, cilt hücrelerini korumak ve esnekliği artırmak için içten dışa doğru çalışabildiğini belirtti. 

Bu çalışmayı yaptığıma hiç pişman değilim çünkü omega-3 yağını cilde uygulamak gerçekten işe yarıyor ve sonuçlarından çok memnunum. Deney sona ermesine rağmen halen gözlerimin çevresindeki kaz ayaklarına sürmeye devam ediyorum. 

Eşim Sam bana bir öpücük vermeden önce koklama alışkanlığı edindi ve geçenlerde şüpheyle sordu: 'Omega-3 sürmeye devam ediyor musun?' Kullandığımı itiraf ettim. "Durmamı ister misin?" diye sordum. Kesin bir cevap vermedi. Öyle görünüyor ki kırışıklıklarımı balık parfümüme tercih ediyor.

kaynak 1 kaynak 2

Silika, insan vücudunda ve bitkilerde doğal olarak bulunan ve yer kabuğunun dörtte birinden fazlasını oluşturan oksijen ve silikon moleküllerinden oluşan doğal bir bileşiktir. Demir ve çinkodan sonra insan vücudunda en çok bulunan üçüncü elementtir.

Silika vücudumuz için neden önemlidir?

Silika, insan kemiklerinde ve saç, deri ve tırnaklar gibi hızlı büyüyen dokularda bulunur. Anlayacağınız saç ve tırnaklarımızın dayanıklılığı ve cildimizin genç kalmasını sağlayan kolajenin üretimi için bu harika maddeye yani Silikaya ihtiyacımız var.

Hidroksilasyon enzimlerinin aktive edilmesi, kolajen oluşumu ve cilt kuvvetinin ve elastikiyetinin artırılması, saç dökülmesinin önlenmesi, tırnakların güçlendirilmesi, saç, cilt ve tırnakların görünümünün parlaklaştırılması açısından çok önemlidir.

Aslında, yaşlanmayla ilişkili birçok sorun, vücudun yeterli miktarda kolajeni koruyamamasının bir sonucudur. Düşük silika seviyeleri ve kolajen kaybı nedeniyle tipik olarak yaşlanma ile ilişkili semptomlar şunları içerir:

• eklem bozulmaları ve hastalığı
• kırılgan, incelmiş kemikler
• arterlerin sertleşmesi
• vücudumuzun esnekliğini kaybetmesi
• parmaklarda kalınlaşan eklemler
• kuru ve incelmiş cilt dokusu
• cildin gevşeyerek, kırışması
• sindirim sistemi sorunları
• dişlerin zayıflaması ve diş eti iltihapları
• organ yetersizlikleri
• hafıza problemleri

Silikanın Sağlık Faydaları

• kemik yoğunluğunu ve kemik esnekliğini arttırır
• osteoporoz, osteopeni ve yaşa bağlı kemik kaybı gibi dejeneratif kemik hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur
• kırık kemiklerin, çıkık eklemlerin ve çekilen kasların iyileşmesini hızlandırır
• dişleri, diş etlerini, eklemleri, tendonları, bağları ve bağ dokusunu güçlendirir
• beyin, sinir hücreleri ve omuriliğin bağ dokularını oluşturur
• hafızayı destekler
• pankreastan insülin salınımını stabilize eder
• kırılgan tırnakları iyileştirir ve güçlendirir
• kuru, kırılgan donuk saçları kuvvetlendirir
• cildi canlandırır
• kalın ve sağlıklı saçların uzamasını teşvik eder
• saçın parlaklığını ve parlaklığını artırır
• kollajen kaybından kaynaklanan hasarlı ve gevşek cildi, kırışıklıkları onarır
• D vitamini, glukozamin ve kalsiyumun faydalarını artırır
• kalp krizi ve felç riskini azaltan plak oluşumunu azaltır
• mukoza zarlarını korur
• alüminyuma bağlanarak ve sindirim sisteminde emilimini önleyerek alüminyum toksisitesini önler
• mide ve sindirim sistemi kaslarını ve dokularını güçlendirir

Silikanın Güzellik Faydaları

Birçok insan için yaşlanma belirtileri aynada başlar.

Yaşlandığımızı bize hissettiren en önemli cilt sorunları cildin gevşemesi, gözler çevresinde kırışıklıkların oluşmasıdır. Bu yaşlanma belirtileri, UV radyasyon hasarı, sigara, kirlilik ve yetersiz beslenmeden kaynaklanır. 

Diyetinize ve cilt bakım ürünlerinize doğal silika formlarını dahil etmek, kolajen üretimini teşvik ederek cildin yaşlanmasını önlemeye yardımcı olabilir. Silika, vücutta glikozaminoglikanlar (GAG'ler) adı verilen özel bir proteini uyarır ve ona bağlanır. GAG'ler ağırlıklarının 1000 katına kadar nem barındırabilme kapasiteleri sayesinde cildin nemlenmesine yardımcı olurlar. 

Silika, elastinin bakımı için de önemlidir. Çalışmalar, hem topikal hem de dahili olarak silika kullanımının cildin elastikiyetini, dokusunu ve hidrasyonunu önemli ölçüde geliştirdiğini ve yaşlanmanın gözle görülür belirtilerini azalttığını göstermiştir.

Silikanın saçın yapı taşı olan ve sağlığı ve gücü için gerekli olan keratin üretimini de teşvik ettiği bilinmekte. Silika, saçlarımız dışında tırnaklarımızla da dost. Tüm besin maddelerini tırnaklarınıza götürerek sadece onlara güç vermekle kalmaz, aynı zamanda sağlıklı ve güçlü tırnakları teşvik etmek için tırnak yataklarınızı tüm hayati besinlerle besler.

Kolajen üretimine yardımcıdır

Brezilya Sao Paulo Üniversitesi tarafından 2016 yılında yapılan bir araştırma, silikanın cildinizde, kanınızda, kıkırdağınızda, kaslarınızda ve bağlarınızda bulunan önemli bir protein olan kolajenin yapı taşlarını oluşturmaya yardımcı olduğunu bildirdi. Kolajen proteini sadece cildi daha genç ve diri tutmak için değil organlarınıza ve eklemlerinize önemli koruma ve yapı sağlamak için gereklidir.

Güneşten zarar görmüş cilde sahip kadınlarla yapılan bir başka çalışmada, 20 hafta boyunca günde 10 mg silika alanların cilt pürüzlerini ve kırışmasını azalttığı ve saç ve tırnaklarının daha güçlü, daha az kırılgan olduğu görüldü.

Silikanın Sağlık Faydalarına İlave

Kemik sağlığı - Silika, kalsiyumun kemiklerin içine ve dışına yönlendirilmesinde çok önemlidir. Çalışmalar, diyetinize silika takviye etmenin kemik sağlığını iyileştirebileceğini ve kemik kırılganlığını önleyebileceğini göstermiştir.

Kemik sağlığı söz konusu olduğunda en çok kalsiyum ve D vitamini dikkat çekmesine rağmen, International Journal of Endocrinology'de 2013 yılında yapılan bir araştırma, silikanın kemik mineral yoğunluğunu ve gücünü artırabileceğini bildirdi. Araştırmacılar, kemik mineralizasyonu olarak bilinen bir prosedür olan kemik kristallerinin birikmesini tetiklemek için silikanın gerekli olduğunu düşünüyor.

Beyin işlevini destekler - Silika insan dokusunda biriken ağır metallere bağlanabilir ve metallerin vücut tarafından emilimini engelleyebilir. Beyindeki yüksek alüminyum seviyeleri bilişsel düşüşle yani unutkanlık, odaklanamama gibi durumlarla ilişkilendirilmiştir. Çalışmalar, silika takviyesi kullanmanın, alüminyumun gastrointestinal sisteme emilimini engelleme kabiliyeti nedeniyle bilişsel düşüş oranını azaltabileceğini göstermiştir.

Silica kalbinize ve bağışıklık sisteminize de yardımcı olabilir

Memphis Üniversitesi'nin 2018 raporuna göre silika, kolesterolü düşürürken ateroskleroz veya arterlerin sertleşmesi riskini azaltarak kalp sağlığınızın korunmasına yardımcı olabilir. Mineral ayrıca bağışıklık tepkisini destekleyebilir ve vücuttaki iltihaplanmayı kontrol etmeye yardımcı olabilir.

Doğal silika kaynakları arasında;

Meyveler

• elma
• kiraz
• kavun
• portakal
• balkabağı
• domates

Sebzeler

• kuşkonmaz
• lahana
• havuç
• kereviz
• salatalık
• yapraklı yeşillikler
• soğan
• marul

Baharatlar

• karahindiba
• at kuyruğu
• ısırgan yaprağı
• kırmızı ahududu yaprağı
• Kuşburnu

Yemişler

• badem
• yer fıstığı

Ne kadar silika almak güvenlidir?

Üst güvenli sınır günlük 700-1.750 mg arasındadır. Silika suda çözünür olduğundan, vücut tarafından idrarla atılır. Yani çok fazla alırsanız yan etkilere neden olma olasılığı düşüktür.

Aşağıdaki kişiler silikadan kaçınmalıdır:

• çocuklar - at kuyruğu nikotin izleri içerir
• hamile kadınlar - onlar için güvenli olduğu kanıtlanmadı
• böbrek hastalığı olan kişiler - kan dolaşımında silika biriktirebilirler

Silika almanın yan etkileri nelerdir?

Silika, sağlıklı insanlar için güvenli kabul edilir.

Bununla birlikte, silikanızı at kuyruğu otu takviyelerinden almaya karar verirseniz, bunun mide rahatsızlıklarına neden olabileceği için uzun süreli olarak sürekli kullanılacak bir bitki olmadığını unutmayın.

At Kuyruğu bitkisinin diğer etkileri de dikkatli olmanızı gerektirir. Örneğin, at kuyruğu bir idrar söktürücü görevi görür, bu nedenle potasyumu vücuttan atabilir, bu da bazı ilaçları etkileyebilir ve kalp ritminizde sorunlara yol açabilir. 

B1 vitaminini (tiamin) yok eden ve halihazırda tiamin eksikliği olan kişilerde nörolojik toksisite semptomlarına neden olabilen tiaminaz adlı bir enzim içerir. Bazı at kuyruğu takviyelerinde tiaminaz çıkarılır. Aksi takdirde at kuyruğu alırsanız kaliteli bir B vitamini kompleksi takviyesi veya multivitamin almak veya doktorunuzdan tavsiye almak iyi bir fikir olabilir.

Silica içeren kozmetiklerin etkileri nelerdir?

Saçınıza, cildinize ve tırnaklarınıza silika sürmek herhangi bir fayda sağlamaz. Çünkü silika, dermisin derinliklerinde meydana gelen kolajen metabolizmasında rol oynar. 

Silika, cildinize sürüldüğünde aynı şekilde çalışmaz. Bu tıpkı "hey kalsiyum kemikler için çok faydalı" deyip, uyluk kemiğinize kalsiyum sürmeniz gibi bir şey olurdu.

Aslında, cildinize silika sürmek onu DAHA KÖTÜ hale getirecektir. Bunun nedeni de silikanın süper nem emici olması, yani cildinizden nemi çekmesidir. Yapmak isteyeceğiniz son şeyin bu olduğuna eminim! 

Makyajı sabitlemek için kullanılan saf silika içeren pudralara ne dersiniz? Onlar da cildi kurutur mu?

Makeup Forever finishing powder ürünü %100 silika!!! Bu durum bazı insanların niye ciltlerini kuruttuğundan şikayet ettiklerini açıklıyor. Aslında bu ürün pek çok farklı makyaj malzemesinin üzerine finishing olarak kullanıldığından aslında çok fazla cilde temas etmediğinden çok fazla nem kaybına sebep olmayacaktır. 

Belki o kadar da kötü değildir. Makyaj bitiminde kullanılan Finishing pudraları cilde daha pürüzsüz bir görünüm vererek sizi Mona Lisa gibi gösterebilirler. 

Diğer pudralar doku, çizgi ve gözeneklerin görünür olmasına sebep olurken silika doku, çizgi ve gözeneklerin görünümünü yumuşatır.

Bir makyaj sanatçısı için HD kamera ile yapılan film ve fotoğraf çekimleri için silika içeren bir makyaj neredeyse bir şarttır.  Silika kullanımı aynı zamanda güneş ışığında yapılan çekimlerde de çok iyi sonuç verdiğinden artık çoğu makyaj severin çantasındaki yerini aldı.

Silika, basit bir optik yanılsamadır, ancak doğal ve yumuşak görünen güzel bir yüzey verir.

Cildinizin nemini kaybetmemek için makyaj astarı uyguladığınızdan emin olun. Dimetikonlar ve silikonlar, ince taneli silikanın cildinizin bütünlüğü ile etkileşime girmemesini sağlar.

Yağlı ciltlerin kurtulamadığı cilt parlaklığını gidermek için de kullanılmakta.  

Sağlıklı, bitki bazlı besinler ve yüksek kaliteli takviyeler sayesinde sağlık ve gençliği elinizde tutabilirsiniz. Silika kesinlikle diyetinize dahil etmeniz gereken önemli bir mineraldir.

Sağlık ve güzellikle kalın 💚💛💜💝💙

D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?

• Soğuk algınlığı ve benzeri hastalıkalra sık sık yakalanma
• Sürekli yorgunluk ve halsizlik şikayetleri
• Sırt ve Kemik ve kas ağrıları
• Depresyon
• Yaraların iyileşme süresinin uzaması
• Saç Dökülmesi

D vitamini kan düzeyi düşük bulunan kişilerin Covid enfeksiyonuna yakalanma riskinin, D vitamini düzeyi normal olanlara nazaran yüzde elliden daha yüksek olduğu anlaşıldı. 

D vitamini diyoruz ama o bir hormon kabul ediliyor artık, bir steroid hormon, çünkü vücuttaki tüm hücrelerde reseptörleri bulundu. Bu hormon 2000'den fazla geni kontrol ediyor. Bu demektir ki D vitamini dediğimiz bu hormonun bütün hücrelerimizin faaliyetlerinde bir rolü var. Covid enfeksiyonunda da, sitokin fırtınası denilen ve durumu hızla kötüleştiren süreci D vitamini baskılıyor. 

ABD'de koyu ten rengine sahip olanların (siyahlar ve latinler) Covid-19'dan ölüm hızının beyazlara göre daha yüksek olmasını kısmen de olsa bu faktörün açıklayabileceği düşünülüyor. Çünkü derisinde fazla melanin pigmenti olanların hücreleri daha az D vitamini üretiyor, bu nedenle bu gruplarda olan kişilerin D vitamini kan düzeyleri nispeten düşük.

İngiltere'de 11.000 kişinin katıldığı bir araştırmada elde edilen bulgulara göre yeterli düzeyde D vitamini elde etmek üzere takviye verilen katılımcıların hepsinin kronik olmayan solunum sistemi enfeksiyonlarına yakalanma riskinin azaldığı tespit edildi.

 

Otoriteler D vitamininin bağışıklığı güçlendirdiği konusunda artık hem fikir. 

Bu bilgileri ilettikten sonra, bir de uyarıda bulunayım: D vitamini düzeylerini normal sınırlarda korumak için ideal olanı güneşlenmek olmakla beraber, güneşte yanıp esmerleştikçe cildimizin D vitamini üretme kapasitesi de düşüyor. Bu nedenle yazın bol güneş görenlerin bile kışa girerken test yaptırmasında fayda var. 

Son yıllarda yapılan araştırmalar D vitamini kan düzeylerinin en az 80 ng/ml olması gerektiğini gösterdi (Vitamin D durumunu izlemede en sık tayini yapılan test 25 hidroksivitamin D'dir). Düşük ise takviye gerekir. Ortalama olarak, bir insan günde 400-2000 ünite D vitaminine ihtiyaç duyuyor. 

Gerçek miktara ise yapılacak bir kan testinden sonra karar vermek daha doğru olur. Bu nedenle test sonuçlarınızı mutlaka bir doktor değerlendirmelidir. Eğer kan D vitamini düzeyleriniz çok düşük ise günlük almanız gereken takviye miktarı da doğal olarak daha yüksek olacaktır. Bireysel metabolik farklılıklarımız da var, örneğin diyabetiklerde günlük D vitamini ihtiyacı daha fazladır çünkü aldığımız D vitamini önce karaciğerde, sonra da böbreklerde aktiflenir ve ancak ondan sonra hücrelerimizdeki bilinen etkilerini göstermeye başlar. 

Karaciğer yağlanması varsa D vitamini aktiflenme süreci yavaşlayacaktır. Diyabetiklerde karaciğerdeki aktiflenme süreci bozulmuş olabileceği gibi D vitamini depolama kabiliyeti de azalmış olabileceğinden ötürü bu kişilerin ihtiyaç duyduğu günlük miktar sağlıklı kişilere göre daha fazladır. Yaşlılıkta da gereksinim artabilir. Az güneşli yerlerde yaşayanlar, kapalı giyinenler, açık havaya çıkmayanlar da günlük olarak yüksek miktarlara gereksinim duyarlar. Bu nedenle, ancak bir doktor sizin ihtiyacınızı doğru değerlendirebileceğinden, günlük D vitamini dozunuzun tayini için daima doktor kontrolünde olmanız gerekir.

Doktorlar D vitamini testi istediklerinde hemen hemen herkesin D vitaminin eksik çıkacağını zaten biliyorlar. Önemli olan ne kadar eksik çıktığı. D vitamini eksikliği sadece ülkemizde değil dünya çapında bir sorun aslında. 

D vitamini tahlili hormon testi olarak kabul edildiğinden artık Sağlık Ocaklarında yapılmıyormuş. Kızılay'da ücretiyle yapılabilen D Vitamini tahlili Devlet Kurumlarında Dahiliye hekimleri talep ederse yapılıyor. 

Mutlaka hekim kontrolünde ve tahlil sonuçlarına göre doğru doz kullanilmali. Zira D vitamini fazlaligi kanda serbest kalsiyum düzeyini yükseltir ve bu da kardiyak problemler, böbrek taşı, damarlara kalsiyum çökmesi gibi durumlara yol acabilir.

D Vitamini ve K Vitamini İşbirliği

D vitamininin kemiklerimiz için de çok önemli olduğunu biliyoruz, ancak kemiklerimizin faydalanabilmesi için ayrıca K Vitamini de almalıyız çünkü kalsiyumu kemiklerimize K Vitamini taşıyor. Ancak D vitaminini K vitamini ile kullaniyor olmanın doz fazlaliginin sigortasi olmadığını da belirtmek gerekir. 

Son yıllarda pek çok vitamini barındıran kombine ürünler var. Bu vitamin kombine ürünlerinin faydalarını gösterir yayinlar da var fakat bu durumda kişinin kendi vücudunun ihtiyaç duyacağı doğru dozlara ulaşmak pek mümkün olmamaktadır. 

D Vitamini Eksikliği Kilo Yapar mı?

D vitamini düşüklüğü her zaman yetersiz güneş almaktan oluşmaz. Karaciğerin deride oluşan D vitamini öncüsü maddeyi aktiflemesi gerekir. Ama karaciğerin ağır metal ve kimyasal birikimi gibi çeşitli nedenlerle iyi çalışmadığı durumlarda, ve giderek artan aşırı hayvansal gıda tüketme alışkanlığı nedeniyle neredeyse sürekli safra üretmekle uğraşması yüzünden bir yandan metabolik sendrom süreçleri gelişmekte ve buna bağlı iştah artışı ve kilo artışı olmakta, diğer yandan karaciğer D vitaminini aktiflemeyi de vücudun ihtiyaçlarını karşılayacak hızda yapamamakta. O sebeple şişmanlıkla aşırı D vitamini eksikliği beraber çok görülür. Yoksa D vitamini almaya başlamakla kimse birden zayıflamaz.

En Faydalı D vitamini Kaynağı Güneştir

Öncelikle şu yanlış bilgiyi aklınızdan silmenizi istiyorum; kış güneşi en iyi D vitamini kaynağıdır. Hayır yanılıyorsunuz.

Güneş ışınlarında bulunan UVB ışınlarından D vitamini alırız. Ekim ve Mart ayları arasında UVB ışınları yeryüzüne ulaşamadığı için D vitamini bu aylarda yani kışın güneşlenerek alınamaz.

Turkiyede neredeyse herkesin D vitamini düşük. Bazı doktorlar genetik nedenlere bağlıyor kimi görece koyu tenli olmamiza ve kent yaşamında yeteri derecede güneş görmememize, bazıları da beslenmeye. Test yaptıran hemen herkesin düşük çıkıyor bilgilerinize. 

Türkiye'de ayrıca güneşi pek sevmiyoruz, bazılarımız kapalı giyiniyoruz ve hiç güneşlenmiyoruz, güneşlenirsek plajda bile gölgede yanmaya çalışıyoruz veya cildimizi aşırı koyulaştırıyoruz ve o zaman da az D vitamini üretiyoruz. 

D vitamini emilimi ten rengine göre değiştiği için beyaz tenliler 10 dakikada yeterli miktarda D vitamini alırken bu süre ten rengi koyulaştıkça uzuyor. O yüzden herkesin aynı sürede aldığı Vitamin D miktarı da aynı değil.

D Vitamin Takviyesi Nasıl Kullanılmalı?

Doktorlar eskiden D Vitamini test sonuçlarında 20 civarını normal karşıladı, D vitamini ekskiliğine bağlı hastalıklar da bir türlü iyileşemezdi. Günümüzde ise D Vitamini değerleri şu şekilde değerlendiriliyor:

100 üstü fazla vitamin (hipervitaminöz) 150 üzeri toksiksite olarak kabul ediliyor genelde. 120 üzeri fazla diyen kaynaklar da var. Kabaca 100 üstü olmasın demek en uygunu. Sağlıklı optimal düzey 30-50 arası, 50-100 diyen kaynaklar da var. 20 ve altı eksiklik bunda hemfikirler.

D vitamini yağda çözülen bir vitamin olduğu için öğünlerin peşi sıra almanız gerekmekte. 

Yağda çözülen bir vitamin olduğu için zeytinyağıyla alınması da yaygın öneriler arasında ancak öğünlerimizdeki yağ miktarları düşünüldüğünde yemeğin üzerine alınması yeterli olacaktır. 

D vitamini zaten yağ içinde şişelenerek satılıyor. Kapsül şeklinde olanlar da var, onların safra salgılanmasını uyarmayacağı, bu yüzden emilim olamayacağı düşünülerek zeytinyağıyla alınması öneriliyordu ama artık biliyoruz ki barsakta da reseptörler var, kapsül de alsak safra salgısına yol açabiliyor. Yine de en garantisi D Vitamini kapsülü kullanıyorsanız hemen yemek sonrası kullanmanız. 

Sıvı formda kullanıyorsanız da yağlı yemek sonrası ekmeğe damlatıp içmek tam doz alımını mümkün kılan tek yöntem bence.Yağ içinde sunulan D vitamini preparatları o kadar yoğunki ekmek bile tam emmiyor. 

Sprey şeklinde de D vitamini var. Dil altından hızla emiliyor. Bu spreyler yağlı olmadığı için kesinlikle kahvaltıya nazaran daha yağlı öğünler olabileceği için öğlen veya akşam öğünlerini takiben kullanmak gerekiyor. Damla şeklinde olanları ise 10 kilo başına 1 damla tavsiye ediliyor. Yani 60 kilo iseniz 6 damla kullanıyorsunuz.

Yakın zamana kadar özellikle kış aylarında her ay bir ampul D vitamini öneriliyordu. Günümüzde ise artık ampülleri bıraktık çünkü bilimsel çalışmalar ağızdan alınan günlük dozların daha iyi kontrol sağladığını gösteriyor.

D Vitamini içeren Besinler Nelerdir?

Zeytinyağında da A-E-D ve K vitamini var. D vitamini kaynağı olarak güneşlenmenin yanısıra naturel zeytinyağı tüketmek de faydalı.

 

• Ton balığı
• Mantarlar
• Süt
• Portakal suyu
• Yumurta sarısı
• Tahıl
• Sığır karaciğeri
• Morina yağı

En çok D vitamini içeren gıda koyun kuyruk yağı bu arada.